- 19 September 2022
- 734
- 0
OKULA UYUMLU BİR BAŞLANGIÇ
İnsanı çağlar boyu güçlü av hayvanlarına, ateşli silahlara, değişen coğrafi koşullara, zorlu yaşam olaylarına, hastalıklara rağmen yaşatan becerisi nedir sizce? Nedir bizi dinozorlardan bile güçlü yapan? Uyum… İnsan dünyaya uyum yeteneği ile gelir. Ancak yalnızca uyum sağlaması yetmez. Kullandıkça gelişen yetenek ve becerileriyle de çevresini kendi ihtiyaçlarına ve beklentilerine göre şekillendirmeyi öğrenir. Bireyin uyumunda değerli olan ise sevgi, güven ve anlaşılmadır. Ancak bu şekilde merak duyar, öğrenir, öğrendikleri ile bağ kurar, kendini, içine doğduğu yeri, o yerle arasında kurduğu bağı keşfeder ve nihayet bağlandığı o yerde kendi özünü, özgünlüğünü ortaya koymaya başlar. Önceleri minicik bir tohum olan fidanın toprağına güvenmesi, orada filizlenip yeşererek meyve veren bir ağaca dönüşmesi gibi…
Gelişimin bir parçası uyum, bir parçası zorlanma. . .
Doğduğunda ciğerlerine çektiği ilk nefesle ağlamaya başlar bebek, yaşamının ilk yılında annesi ve kendi bedeninin ayrıldığını bile ayırt edemez. Her ihtiyacında ağlayarak anlaşılmaya çalışır, anlaşılır da… Zaman içerisinde kendi bedeninin sınırlarını keşfetmeye başlar, kas grupları gelişir, duyuları gelişir, yürümeyi, konuşmayı öğrenir. Tüm ihtiyaçları karşılanan bir bebek tatmin olur fakat gelişemez. Bebek gelişmek için çeşitli problemlerle karşılaşır ve onları çözmek için tekrarlı çabalar gösterir. Bazen taklit ederek, bazen de tekrar tekrar deneyerek kendi çözüm yollarını üretir. Böylece bir üst gelişim basamağına geçer ve gelişim süreci devam eder.
Karşılaştığı problemleri çözebileceğini keşfeden minik öğrenciler, kendi yeteneklerine de güven duymaya başlar. Ancak beyin her zaman alışık olduğunu tercih etmek ister. Biraz bile tutarsız bir durumla karşılaşsa ilk tepkisi “Hayır!” olur. Okula başlamak hangi sınıf düzeyi ve hangi yaş grubu olursa olsun bir geçiş dönemidir. Nasıl diş çıkarırken, yürürken, konuşurken, tuvaletini yaparken ilk aşamalarda gelişimi için kaçınılmaz olan zorlanmalar yaşanmışsa bu değişim aşamasında da çeşitli zorlanmalar yaşanabilir. Bu zorlanmalar da gelişim sancısı olarak değerlendirilebilir. Nasıl çocuk gerçek bir merakla “Şimdi ne oluyor?” diye soruyorsa, bu süreçte ona eşlik eden yetişkinin (ebeveyn, öğretmen, bakım veren vb.) de zorlandığını fark ettiği anda “Şu anda neler oluyor, nasıl hissediyorsun?” sorusuna yanıtlar aramaları beklenir. Özetle iyi bir dinleyici olması beklenir. Dinleme sürecinde kendisine ne olduğunu anlamasına yardım etmek için anlattıkları, durumu kavranmalı ve anlaşılan konuşularak aktarılmalıdır. Bu dinleme süreci bir oyunla da gerçekleştirilebilir. Her çocuğun kendini ifade etme yolu farklılaşabilir.
3K(3T) METODU
- Kavra (Tune in):
Ne oluyor? Sorusuna yanıt bulmak için çocukla bir ton tutturulmalıdır. Çocuk yakın hissettiğinde güven duygusu artar, iletişime hazırlanır. Basit bir parmak oyunu, kuklalı bir oyun, birlikte bir şarkı söylemek, bir rutini paylaşmak gibi anlar çocukla tonun tutturulduğu zaman parçalarına örnek olabilir.
- Konuş (Talk more):
Duruma ilişkin kıvranılanların dile getirildiği, çocuğun kendini ifade etmesini kolaylaştırıldığı aşamadır. Burada yetişkin çokça konuşarak çocuğa model olur ve çocuğu konuşmaya teşvik eder. İletişimi karşılıklı sürdürmeye dönük adımlar atar. Burada eğer doğrudan konuya temas edilememişse, çocuk hala ton tutturamamışsa ikili bir oyun, bir el oyunu, “şimdi sen söyle” gibi tekerlemeler ile çocuğun iletişimini güçlendirecek kolaylaştırıcılar sunulabilir.
- Karşılıklı Yap (Takes Turn):
Bu aşamada artık konuşmaların bir konu çerçevesinde gidip geldiği, soruları da çocuğun sorabildiği, yardım aldığı, yardım istediği bölüm başlamış olur. Çocuk bilir ki güvende hissettiği bir iletişimde hemen hemen her problemine çözüm bulabilir.
Okula uyum sürecinde çocuğa eşlik eden yetişkini güçlü kılacak tutumlardan biri de çocuğun duygularını olumlu-olumsuz olarak etkilemeden, ne olduklarını, işlevini anlayabilmektir. Duygular beden yoluyla algıladığımız sinyaller gibidir. İhtiyaçlarımızı duygularımız sayesinde fark ederiz. Duygularımız da bize bir ihtiyacımız olduğunun haberini verirler. Çocuğun yaşadığı bu geçiş evresinde en temel ihtiyacı yaşadığı duygunun baskı kurulmadan fark edilmesi, zaman tanınmasıdır. Bunu park yerine yaklaştıkça sinyal veren bir araba gibi düşünebilirsiniz. Sinyalden de önemli olan parkın sağlıklı gerçekleşmesidir. Bu yüzden çocuklar duygularıyla ilgili bir değişim yaşadıklarında önce ebeveynin kendi duygularına anlayarak düzenleme yoluna gitmesi çocuğun ihtiyacının anlaşılıp desteklenmesinde en basit en öncelikli yoldur. Zorlanmalar karşısında yetişkinin dalgayı karşılayan bir kumsal gibi güvenli, rahat bir pozisyonda kalması, çözüm arayışına girmeden evvel çocuğun anlaşılmış hissetmesini sağlaması, ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, mükemmel yerine olanın en iyi halini hedeflemesi kolaylaştırıcı bir yetişkin tutumu olacaktır.